SANATIN TERAPÖTİK GÜCÜ :
Sanatla tanışmadan önce terapinin sadece sözle, analizle ve mantıkla ilerleyen bir süreç olduğunu düşünürdüm. Diyetisyenlikte de danışanlarımın hayatına düzen getirmek için listeler, öneriler ve hedefler verirdim. Ama soyut sanatla ilgilenmeye başladıktan sonra fark ettim ki, bazı duygular sadece konuşularak değil, hissedilerek, ifade edilerek ve renklere dökülerek iyileşiyor.
Tuvalin başına her geçtiğimde içimdeki karmaşa yavaş yavaş çözülüyor. Fırçamın ucundaki her hareket, bilinçaltımdan süzülen bir düşünceyi dışa vuruyor. Bu süreç sadece beni iyileştirmedi; tablolarıma bakan insanların anlattıkları duygular, onların da kendi iç dünyalarında bir şeylere dokunduğunu gösterdi
Sanat artık benim için sadece bir üretim değil, bir iyileşme ve paylaşım biçimi. Diyetisyenken sadece bedenlere , bedensel ve fiziksel sağlığa iyi gelmeye çalışıyordum; şimdi ise hem ruhlara hem gözlere iyi gelen bir yoldayım.
Ve bu yol, her gün yeni bir renk, yeni bir ben demek.