DİYETİSYENLİKTEN SANATA GEÇİŞ HİKAYEM…..
Uzun Yıllar Diyet Uzmanı Olarak mesleğimin bir çok alanında gerek devlette gerek ise özel de çalıştıktan Sonra Akrilik Boya ile Soyut Sanat yapacağımı rüyamda görsem inanamazdım. Ben bile sanata bu kadar yatkın olduğumu ve de ruhuma, beynime iyi geleceğini hayal edemezdim.
Hayat bazen sizi hiç planlamadığınız yerlere götürür. Uzun yıllar boyunca diyetisyen olarak bireylerin sağlıklı bir yaşam sürmesi için çalıştım. Rakamlar, ölçümler, planlamalar, listeler… Tüm bu düzenin içinde mesleğimi severek sürdürdüm. Ancak zamanla içimde farklı bir arayışın kıpırdadığını fark ettim. Renklerin, dokuların, sınır tanımayan bir anlatım biçiminin beni çağırdığını…
Bu yazıda, sağlık alanından çıkıp tuvallere, renklere ve soyut ifade biçimlerine nasıl geçiş yaptığımı, bu dönüşümün bana ne kattığını ve neden gecikmeden tutkuların peşinden gitmek gerektiğini paylaşmak istiyorum.
BESLENMEDEN BESLENEN SANAT:
Diyetisyenlik bana insanı tanımayı, sabırla dinlemeyi ve görünmeyeni anlamayı öğretti. Sanat da aslında çok benzer. Her fırça darbesi, insanın iç dünyasından bir şeyler taşır. İlk kez elime akrilik boya aldığımda, ne yapacağımı tam olarak bilmiyordum. Sadece içimden geldiği gibi hareket ettim. Tıpkı bir danışanı dinlerken sezgilerime güvendiğim gibi, tuvalin başında da duygularıma güvendim.
İlk soyut çalışmam, aslında bir patlama gibiydi. Yıllardır bastırılmış olan duyguların, düşüncelerin renk ve dokuya dökülmesiydi. Ne bir form kaygım vardı ne bir mesaj verme zorunluluğum. Sadece ben vardım ve renkler.
NEDEN AKRİLİK BOYA?
Akrilik boyanın kuruma hızı, katmanlara izin vermesi ve canlı renkleri, içimdeki enerjiyi en doğru şekilde yansıtmama imkân tanıdı. Her tabaka, bir dönemimi, bir duygumu, bir içsel sorgulamamı temsil ediyor.
DÖNÜŞÜM ZAMAN ALIYOR AMA DEĞER
Elbette bu geçiş bir gecede olmadı. Önce hobiydi, sonra tutkuyla her boş vaktimi ayırdığım bir uğraş…Önce işyerim de ve evimde eski eşyaları yenileme ile başladım sonra atölyelere katıldım, sergiler gezdim, tuval alıp kendi tarzımı bulmak için denemeler yaptım. Bir gün baktım ki, artık sağlık alanındaki ben değil, sanatla nefes alan biri olmuşum.
Mesleğimi tamamen bırakmadım. Hâlâ insanların bedenlerini sağlıklı kılmak için bilgi paylaşmayı önemsiyorum. Ama artık ruhları da renklendirmek istiyorum. Çünkü sanat, iyileştirir.
BU YENİ YOLCULUKTA NELER ÖĞRENDİM:
- Hayat, tek bir mesleğe sığacak kadar tek düze ve renksiz olmamalı.
- En büyük dönüşümler, kendine izin vermekle başlar.
- Sanat aslında ruhun ve beynin gelişimini ,insan toleransını ve de hayatın rengini arttıran bir uğraşı.
-Yıllardır tek bir işle uğraşmak ,özellikle pozitif bilim ve mantıkla açıklanan bir iş ile her şeyin mantıklı bir açıklamasını aramak olayları anlamanın ve kontrol etmenin en güvenli yolu idi benim için..Ama fark ettim ki her şeyin mantıkla açıklanması ruhen insanı doyurmuyor. Kendimi ifade etmenin başka bir yolu da olmalı .İşte o yol benim için boyalar, renkler, sanattan geçmeye başladı.
Eğer siz de yıllardır aynı şeyleri yapıyor ama içinizde başka bir kıvılcım hissediyorsanız, bir adım atın. Belki bir fırça darbesi, hayatınızı baştan yazabilir. Ya da ruhunuza ne iyi geliyorsa.. İnsanın fiziken, bedenen, aklen ve ruhen en iyi versiyonuna evrilmesi gene kendi elinde..Yeter ki kendimizi tanımaya çalışalım.
Unutmayın Bilim akılı,Sanat ruhu besliyor…